28 Ekim 2013 Pazartesi

Sipadan, Mabul, Kapalai....cennet




Seneler önce, Sipadan adasının ününü ilk duyduğumda daha dalmaya başlamamıştım.. Bu büyülü ada dalgıçların dünya üzerindeki sayılı mabetlerinden biriydi... su altı da su üstü de ayrı birer cennet olan bu ada, yeşili, mavisi bembeyaz kumsalları ile hep düşlerimde oldu...

Dalmaya başladım... daha çok dinledim bu gizemli adayı... üzerinde dönen politik kavgaları, senelerce kapalı kalmasını, son 3 senedir kontrollü olarak özel izinlerle gündüz saatlerinde dalgıçlara açıldığını.... orada çekilmiş fotolara baktım özlemle...bir gün dedim... elbet bir gün ben de :))

Ve sonunda bir gün.... o gün geldi...

Sayın üstat Ateş Evirgen hocanın Sipadan da yapacağı su altı fotoğraf workshop'u ile bir hayal gerçek oldu...14 kişilik bir ekiple önce İstanbul'dan Kuala Lumpur'a 10 saat uçtuk.. (orası diğer yazıda) 8 saatlik stopta şehri gezdik...daha sonra 4 saatlik bir uçuşla Tawau... 1.5 saat otobüs yolculuğu ile Semporna'ya ulaştık... artık akşam olmuştu :) Otelimize yerleşip hemen sonra dev bir tatil ve restoran kompleksi olan Dragon'a geçtik... Karides, kalamar ve tabii ki yengeç ziyafetinden sonra otele geri döndük...

Sabah saat 06 da fotoğraf turu için çıktık.. yağan yağmur bize engel olamadı :)) o yağmur ve gri bulutların altında nefis görüntülere doyduk...

Saat 09 da bu defa tekneyle Kapalai adasına doğru yola çıktık... gri bulutlar giderek yoğunlaştı... jet hızıyla giden iki tane 200 beygir motoru olan tekne grinin her tonuyla dans eden suların üzerinde uçarken hep birlikte yağmur ve rüzgarın insafındaydık artık... su altından gitseydik karaya daha kuru çıkabilirdim sanırım...

Yine de şiddetini arttıran fırtınanın suyun üzerindeki dansını izlemek inanılmazdı.. yaklaşık 10 metreye düşen görüş içinde, grinin flulaşan tonlarının yarattığı renk armonisi, bulutlardan sızan farklı ışık hüzmeleriyle kaynayan denizin görsel şöleni her şeye değerdi... sanki bir film platosunda oynuyormuşuz gibi hissettim.. iliklerime kadar ıslansam da çocuklar gibi eğlendim... korkmak hiç aklıma bile gelmedi.. şaşırtıcı ama gerçek.. :)


Ve KAPALAİ.... Bir düş dünyası daha... bir atol adasının üzerinde kurulmuş, denizden yükselen binlerce direk üzerinde yapılanan, maviyle ve denizle sarmalanmış, her köşesinden sizi yakalayan manzaralar sunan bir su cenneti KAPALAI DIVE RESORT...bungalovumuza yerleştik ve yarım saat  sonra orientasyon dalışındaydık ve dalış maratonuna başladık...






Kapalai de diving center'in hemen önünde 18 mt civarında kurulmuş kafes köy her türlü deniz canlısına ev sahipliği yapıyordu... her türlü tropikal balık, dev mürenler, mikroskopik canlılar koyun koyuna bu evlere sere serpe yerleşmişti... tek sorun yoğun plankton nedeniyle fotolarda çok partikül oldu ve görüş mesafesi sınırlıydı..

Hal böyle iken ben bir de dev bir mürenle uzun oynaşmaya girince başımı bir çevirdim etrafta kimse yoktu... hay allah ilk dalışta ekibi kaybetmeyi becermiştim... kendime "panik yok... otelin önündesin, yavaş yavaş çıkarsın" dedim... tam bir disiplin için yavaşça yükseldim... 3-4 metre de emniyet dekosu yaparken birden hemen yanımda yaklaşık 1.5 metrelik bir baraküda belirdi.. durdu.. gözlerini bana dikti.. öyle sert bakıyordu ki tırstım.. yavaşça geri palet vurarak toz oldum :)) allahtan köydekilerin "sadece yalnız gezen baraküdalara dikkat" sözünü henüz duymamıştım... bir de buralarda turistleri korkutmaya meraklı bu baraküdanın çok sık dolaştığını sonradan öğrendim...

Sonra ki dalış ve ertesi günkü dalışlar Kapalai ve Mabul ün farklı noktalarındaydı... akıntıya alışmamız gerektiğini öğrendik... gel git öyle güçlü ki ( 2 mt civarında) akıntısız dalış noktası bulmak imkansız gibi...bir de ben çift flaşa alışmaya çabalayınca su altında ciddi bir mücadele örneği oluşturuyor, ben-akıntı-makina ve flaşlar... pes etmek yok devam elbet olacak diyerek direniyorum...




Ve ilk SIPADAN dalışı...

Saat 04 gidi kalkıp 05 30 da hava aydınlanmadan yola çıktık...izinler alınmış.. 4 dalış yapacağız... yine karanlıktan grilere uyanan bir günde çisildeyen yağmur altında Sipandayız...

İlk dalış ünlü BARRACUDA POINT de... ve bizi dev bir BUMPHEAD PARROT FISH ( Patroit balıkları) karşılıyor... arkadan yüzeye yakın bir baraküda sürüsü.. 20 mt den kendimi kaybedip 4 mt ye yükselip video çekiyorum, Allahtan Ateş hocada benzerini yapınca çıkışta kimse bana fırça atmıyor :)) ve JACKFISH ler... binlerce dev balık.. sürünün altındayken gökyüzü tamamen kaplı.. bu ne müthiş bir görsellik.. aralarına giriyorum.. çocuk gibi sevinçten gözlerim nemleniyor...KÖPEKBALIK larına bu kadar yakın olmak... KAPLUMBAĞ lara dokunmak, okşamak... burada olmak.. Sipadan da onların arasında.. bu nasıl bir şans... teşekkürler yükseliyor yüreğimden yine.. evrene, enerjiye, neyse ona :)).. ürpere sevine oynuyorum suyun altında.. bir türlü ayarlayamadığım flaşlarımı falan boş verip arada video çekerek tamamlıyorum dalışı...


Dalış aralarında karaya çıkıyoruz.. en az 1 saat süre olması gerekiyor iki dalış arasında...hava felaket.. yağmur, rüzgar fırtına... palto olsa giyilecek... dalışlarda suya girince ısınıyoruz.. su 30 derece.. ılıcık geliyor... kimse çıkmak istemiyor... ama sabrediyoruz... yüce evrene siparişim var :)) Sipadan dalışının 2. cisi güneşli olacak... biliyorum.. inanıyorum... söylüyorum ama benden başka kimse inanamıyor... henüz :))


2 gün sonra yine Sipadan için yola çıkıyoruz... gecenin bir saati, yağmur,şimşek fırtına.. dalış teknelerindeyiz... Ben hala inancımı koruyorum... Veeeeee adaya yaklaşırken yağmur ve rüzgar kesiliyor... bulutların arasından enfes bir gün doğuyor...

EVETTTT TEŞEKKÜRLER YÜCE EVREN :)))) Nefis bir günde, Baraküda noktasında 4 dalış yapıyoruz... Budur diyorum... budur işte... aşağısı şıkır şıkır... rengarenk.. balık sürüleri, mercanlar... anlatılmaz yaşanır... çocuk oluyorum, yenileniyorum tarifsiz... bugün bu 4 dalış... her şeye değer...




6 gün 22 dalış... ölüyoruz yorgunluktan... dışarıdan bakan halimize acır.... amaaaaa bir 22 daha yapabilirdik hiç bıkmadan... işte öyle bir büyü... su altı çekip kucaklıyor hepimizi... ne diyeyim... ben susasım artık... fotoğraflar anlatsın kalanını...























Ve son gün Mabul adası... zenginliğin yanı başında sefalet... yada farklı bir yaşam tarzı... çocuk fotoları çekiyorum bol bol onlarla şakalaşarak... mutlular...




Bazı barakalar tertemiz... aklım karışıyor... doğal olan ne... ya medeniyet ve mutluluk... sormamak, sorgulamamak en iyisi...


Bedenimin bu kadar yorulduğu ama ruhumun bu kadar doyduğu başka bir zaman kesiti oldu mu? bilemiyorum.... yedekleriyle beraber tüm seratonin depoları dolu, yaklaşık 24 saatlik bir yolculukla dönüyoruz 7 tepeli şehrimize....

Çok Teşekkürler Ateş bey, Arzu hanım ve sevgili dalgıç arkadaşlarım hepinize... daha nicelerine...

Sevgiyle
Sema... Kapalai 12-21 Ekim 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder